canım ailem, son zamanlarda “o bir hata, benim gençliğime mâl oldu.” tiktok sesiyle yeniden akıllara gelen 2008’de yayınlanmış bir aile komedisi dizisi. henüz ansambllar ile vedalaşmadığımız, derin karakterler izleyebildiğimiz, gerçek hissettiren o dönem. her bir karakterin kendi yaraları, kendi çıkmazları ve kendi zaferleri var. ben bu yazımda viral repliğin de sahibi olan meliha’nın (şebnem bozoklu) dünyasında bir yürüyüşe çıkıyorum.
meliha, adana’dan istanbul’a göç etmiş üç kız kardeşin en büyükleri. abla olmak kişiliğinin hatırı sayılır bir bölümünü domine ediyor. kırklarında bir kadın. aynı evde yaşayan müzmin bekar en büyük abla, hayırsız birine tutulmuş ortanca kardeş ve hayırlı bir evlilik yapmak üzere olan küçük kardeş. dizinin belki de en gerçek gelen tarafı bu üç kardeşin ilişkileri. özellikle ortanca kardeş feride (ezgi mola) ve meliha aksı dizinin eğlence ihtiyacını da karşılıyor. daha dizinin başlarında meliha’nın anaç, eğlenceli ve destekleyici bir abla olduğunu anlıyoruz.
ve tabii ki bu neşeli, deli dolu kadınımız gönlünde bir yara taşıyor, sevda yarası. meliha’yı meliha yapan da o yara, bölümler aktıkça anlıyoruz. yirmi sene önce, umutlu ve aşık bir genç kızken; evlenmek üzere olduğu adam (samim/uğur yücel) tarafından sebepsizce terk ediliyor. bir daha da aşka yanaşmıyor yaralı meliha’mız. yirmi sene boyunca uzun sofralar kurmaya, kardeşlerini o sofraların baş köşesine oturtmaya devam ediyor. kendine ait odasında ise bambaşka bir meliha oluyor. her daim buğulu olan gözlerinden akan yaşı samim’in hediye ettiği aynanın yansımasından görüyoruz. meliha başa çıkmayı öğrense de öfkesi ne diniyor ne de hasretini unutturacak kadar büyüyor.
hayat bu ya; bir gün onlarca tesadüfün bir araya gelmesiyle meliha ve samim karşılaşıyor. okurken hüzünlü bir sahne gibi hayal ettiğinize eminim. ilk bölümün sonuna doğru yolları yeniden kesişen çiftimiz dizinin nasıl devam edeceğini seyirciye göstermek ister gibi bir karşılaşma sahnesine imza atıyor. karşılaşma sonrası meliha’nın öfkesi sonunda hasretini yeniyor. meliha’nın o döneme damga vuran ikonik repliklerinden biri “samim seni öldürürüm.” de tam olarak bu öfkenin sonucu.
seyirci ‘sevda da öfkeyi yenecek mi’ merakıyla baş başa kalıyor. yirmi sene sonra koca istanbul’da bu ikiliyi denk getiren hayatın elbette bir bildiği vardır diyerek yaz mevsimini bu diziyi izleyerek geçirmenizi tavsiye ediyorum.
neşeli aile dizisi karakterleriyle bile böyle derin bağlar kurabildiğimiz dizileri özledim. yedi yaşında televizyon karşısında sırıtarak izlediğim diziyi, yirmi dört yaşında kadın karakterlerin ne kadar gerçek olduğunu anlayarak izliyorum. bu vesileyle bu bağı kurabilmemdeki en büyük sebeplerden biri olan şebnem bozoklu’ya da kocaman sevgiler. yirmilerinin sonlarındayken kırklarında bir kadını, üstelik televizyondaki ilk başrolü olarak oynamak herkesin harcı değildir.
bütün sevda yarası taşıyanlara da sarılıyorum.
ezgi mola’yı her gördüğümde aklıma sen geliyodun zaten izlemek farz oldu artık🤝🏻
Diziyi ilk defa duydum bu yaz muhakkak bakacağım çok dikkatimi çekti!! Ellerine sağlıkk 💗💗